//-->

sahne dekoru

Ana Sayfa  Şairler -  Resimler  Bale -  Forum -  Ziyaretçi Defteri -  iletişim

SAHNE DEKORU / KOSTÜMLER VE RESSAM


Bale, her ne kadar basarisi kusku götürse bile, müzik olmadan varligini sürdürebilecegi gibi, gene ayni sekilde teatrikal kostümler ve sahne dekoru olmadan da yasayabilecektir. Gerçekten de, günümüzde çok küçük ölçeklerde de olsa uygulanagelen -her bale'nin kendi yapisina yarasir- "giysiler" olmaksizin yapilan temsiller son derece sönük ve sikici denemelerdir. Süphesiz bu denemeler bizim en bastan kabullendigimiz tanima göre "bale" degildirler. Belki de bunlara yalnizca "dans" adini verebiliriz; -modern dans, çagdas dans, avangard dans- ne derseniz deyiniz; ama bale adi verilemez.

Çogunlugun salt "dekor" olarak bildigi, kostüm ve sahne dekorlarini, dans olayini "bale"ye dönüstürebilecek yolda en iyi nasil kullanabiliriz? Tanidiginiz bir eserin, yalnizca egzersiz giysileri ile ve düz bir perde önünde temsil edildiginde neye benzeyecegini düsünmeniz sorunun yanitinin önemini anlamaniza yetecektir saniriz.

Örnegin, hayallerinizde "Romantik Bale" dönemini, "Taglioni" ve "Les Sylphides" imajlarini yaratiniz. Dansin katiksiz ve aritilmis varligi... Her ne kadar hareketler ayni olacaksa da, karakterin o narin ve sürükleyici yapisi eksik kalacaktir. Çünkü, tüm yapilanlar belleklerdeki kostümlerden açikça farkli giysilerle yaratilmistir. Ayni zamanda eserin duygusal konumunu tamamlayan sahne dekorlarinin kullanilmamasi ise, atmosferin büyüleyici ortaminin tümüyle yok olusu demektir. Kisacasi, perilerin gizemli ve asil süzülüsleri böyle bir sahnelemede, yalnizca canli-kanli genç kizlarin gündelik ders egzersizleri haline dönüsecektir. Bale tanimlamalarinin dördüncü unsuru olan dekor bu nedenle, birçok açilardan önem kazanmaktadir. Unutmayiniz ki dekorsuz bale, dans olayindan baska bir sey olamaz. Dekor, estetik güzelligi nedeniyle bünyeye katilan bir süs degildir: O, tüm strüktürün bir parçasidir. Yakisigi olmayan kostümler, bir balenin duygusal ortamini tamamiyla degistirebilirler. Eger "Les Sylphides", "Kugu Gölü" gibi bir balede kullanilan kisa ve kabarik klasik "tutu"larla (balerinlerin giydigi çok kisa ve kat kat kabarik eteklik) dans edilseydi, tüm atmosfer alt üst edilirdi. Bu durumda görsel siir pahasina kaslarin çalismasi ve "virtüozite" -yani, dansin fiziksel yönü- izleyiciye aktarilmis olurdu. Kollektif bir anlami olan "dekor" kelimesi "sahne malzemelerini, donatimini, perdeyi, sahne gerisi materyali, yardimci unsurlari, bir balenin kostümlerini v.b." içerir. Son zamanlarda çogu kisinin dekor olayini basit anlamda "sahne düzenlemesi" olarak algiladigini görüyoruz; kollektif anlamin içerdigi diger tüm ögeler ayri bir kategori altinda toplanmaktadir. Tüm kategorileri sirayla inceleyecegiz.

Statik olusu nedeniyle, dekor dansçilar denli açik bir sekilde aksiyona katkida bulunmaz. O'nun görevi konunun ortamini, yerini ve zamanini saptamak ve aktarmaktir. Seyirci böylece olayin nerede ve ne zaman geçtigini, seyrettigi izlencenin türünü kavrayacaktir. Ancak dekor, salt bir arka plan ve zemin veya ortamin bir tesbiti degil, ayni zamanda koreografik öykünün yarattigi atmosferin bir yansimasidir; yani görsel bir esdegerliktir.

En iyisi, yeni bir balede daha mükemmele ulasmak için koreograf, desinatörün dekora iliskin kafasindaki temel yapisal fikirleri ve renk tasarimlarini bilmelidir. Böylece koreograf danslarini drama, müzik ve dekorun bütünleyici ve mantikli beraberligi üzerine insa edebilir. "Diaghilev"in "Ballets Russes"inin en sözü geçer üyelerinden birisi olan ressam "Alexandre Benois", çok saglikli bir sekilde, "mükemmel bale dekorunu, ancak baleyi çok iyi anlayan bir artist'in basarabilecegi" gözlemini yapmistir. "O, balenin asil yorumcularindan daha az olmayan bir dikkat gücüyle, dekor olayinin özellesmis konularini irdelemelidir." Herhangi bir bale prodüksiyonunda sahne düzenleyiciye büyük bir sorumluluk yüklenmektedir; koreografinin yarattigi atmosfer ile dekor arasinda esitsizlik olmasi, dansçilarin tek baslarina üstesinden gelmelerini gerektiren bir durum yaratir. Fakat, "Benois"nin çikardigi sonuca göre, konuya katkida bulunmasi istenen hususun çözümlenmesinde basariya ulasan bir sanatçi, eserin bütününe yasamsal bir katki saglamaktadir.

Bale dekorlari, aynen dansçilari çesitli tipler halinde siniflandirdigimiz gibi, "tipler" halinde tasnif edilebilir. Bu tamamiyla dekoratörün ellerindedir. O, koreograf ile danismalarindan (ve eger yeni bir partitur çalisiliyorsa bagdarla da olan görüsmelerinden) sahne düzenlemeleri yoluyla ne tür bir "duygu"nun yansitilmasi gerektigini bilmelidir. Eger bale, destansi bir temayi isliyorsa, dekor da destansi bir nitelik ortaya koymalidir veya belki de eserler "pastoral" veya "rustik" bir düzenlemeyi gerektirebilir. Bazi baleler hüzünlü bir agirlikta, bazilari ise sefkat dolu bir yumusaklikta var olabilir.

Hatta "grotesk" veya "realist" degerde nitelikleri olan baleler de sayilabilir ki daha çok drama ve operayla ortak noktalar bulabilecegimiz bu tür eserler balelerin çoguna ekseriyetle yabanci kalirlar. Kisacasi dekor olayi, balede esasi teskil eden bir düsünüs tarzi olarak yorumlanmali ve prodüksiyona olumlu katkilarda bulunacak sekilde gelistirilmelidir. Dolayisiyla hiç bir zaman geri planda kalmamalidir.

Bale aslinda, çerçevesinin sinirlari içerisinde gördügümüz herseyin, bu estetik yapiyla uyusum içinde olmasi gereken suni bir yasantidir. Bir baleyi izlerken düsüncelerimiz tamamen ve elimizde olmadan, görsel ve duyumsal algilamanin alisilmamis bir degisimine ugrar. Temsili izlemek üzere daha salona girerken yeni bir deneyim için kendimizi hazirlariz; basindan sonuna dek "tradisyonel" ve "konvansiyonel" olan bu sanatta, hayali ve suni olaylari sanki gerçek ve dogalmis gibi kabullenerek dikkatle izleriz. Tahta ve çadir bezinden yapilmis bir kulübe, tek bir düz duvarla temsil edilirse, koltugunda oturan seyirciye yeterince gerçekçi görünür. Seyirci için tatmin edici olan, gördügünün kulübe oldugunun anlasilmasidir. Kulübenin sazlarla kapli güzel çatisi açik sari boya ile resmedilebilir; temiz, beyaz duvarlar ve gökkusagi tonlarindaki sevimli çiçekler, izleyen birine oldukça "normal" gelecektir. Fakat süphesiz, gerçek yasam kesitinde bir kulübe, kasvetli tugla örgüsüyle ve donuk kirli çatisiyla çok farkli bir yapidadir. Sahnedeki tertemiz, boyali kulübemizi bir arazi parçasi üzerine yerlestirdigimizi farzedelim; bu durumda çevreye tam anlamiyla yabanci kalacak ve gerçeginden çok farkli bir görüntü verecektir.

O halde simdi konuyla ilgili ilk kuralimizi verebiliriz: Sahne üzerinde kolay anlasilir bir "realizm" elde etmek için akla yatkin olan, dekorun gerçekligi yalnizca belirli bir dereceye kadar ortaya koymasidir. Tamamiyla "realist" bir üslupta çabalayan bir dekorun, basarili olmasi ihtimali genellikle azdir. Gerçek görünümlü binalar, agaçlar ve canli hayvanlar kullanilmasi; karakterlerin bu tip çevrelerde ortaya konulmasi gerçekte hayali bir sergileme ortaya koymuyor mu? Hiç gerçek yasamda ayak parmaklarinin ucunda yürüyen insanlar gördünüz mü? Veya alisverise kisa bir tünik ve külotlu çorapla giden birine rastladiniz mi? Ya mutluluk duydugu için caddelerde olaganüstü dönüsler ve siçramalar sergileyen birini? Normal yasamda böyle birini görmek olagan degildir; ya televizyonda eski bir "Hollywood" müzikalini izlerken ya da bir bale eserinde bu anlattiklarimiz olabilir.

Gerçek olan, böylesine "yapmacik" karakterleri gerçekçi görüntülerin önüne yerlestirirseniz dansçilarin mekan ve zamanin disinda kalacaklaridir. Bu noktada da ikinci kurali açiklayabiliriz: "Sahne düzenleyicinin temel görevi, balenin suniligi ile yasamin gerçek unsurlari arasinda -yani iki zit faktör arasinda- bir uzlasma yaratmak ve bir ortak nokta bulmaktir." Ayrica desinatör, birçok görsel ve fonksiyonel düsünceyi göz önünde bulundurmalidir. Benois desinatörün bu sanat biçimini çok derin bilgilerle anlamasinin mutlaka gerekli oldugunu söylerken tamamiyla hakliydi. Görsel bakis açisi son derece önemli bir sorundur.

Salonun degisik yerlerinde oturan izleyicilerin hepsinin, öyküde rolü olan tüm dekor elemanlarini görmeleri mümkün kilinmalidir. Sahne plani yapilirken çok solda veya çok sagda oturanlar, balkondan veya çikisa yakin yerlerden oyunu izleyenler genellikle pek dikkate alinmadiklari için sahnede yer alan temel dekor unsurlarinin bazilarinin, belki de pek çogunun farkina varamazlar. Koreografiyle baglantili olan bir dekorun dogru tasarimi, görsel alanin planlanmasinda "tiyatro"nun her noktasina esdeger önem vermek zorundadir.

Bir bale eserini balkondan izlediginizde elde ettiginiz izlenim, localarda izlediginizde elde ettiginizden farkli olmamalidir. Yani, bir esere ait dekorlarin farkli açilardan gözlenmesi sonucu bir kisminin görülmemesi veya farkli açilardaki görüs alaninda degisik elemanlarinin yer almasi dekora iliskin planlarin yetersiz oldugunu gösterir. Hatta böyle bir yetersizlik, ayni eseri iki kez degisik yerlerde oturarak izleyen biri için koreografinin anlam yükünü degistirebilir.

Kostüm konusunu ele aldigimizda ilk olarak söyleyebilecegimiz sey, bunlarin en basta gelen görevlerinin fonksiyonel olmalari gerektigidir. Eserin zamani ve ruhsal akisi çok açik bir sekilde kostümlerde kendini göstermeli, ayni zamanda sahne dekorlari ve donatimiyla mükemmel bir uyum içerisinde olmalidir. Uygulamada her zaman göremememize karsin bu tutumun ideal oldugu bir gerçektir. Kostüm çizim ve yapimi uzmanina birakilmalidir. Kostümleri hazirlayan kisiyle kullanacak olan sanatçinin dikim asamasinda isbirligi yapmalari, doyurucu bir sonuca ulasmaya yol açar. Kostüm çizimi, asil ugrasinin disinda bir mesguliyet sahasi olarak birçok dansçiya cazip gelmistir. Bu alanda ürün veren dansçilar arasinda Anthony Dowell, Derek Rencher, Peter Cazalet ve John Fletcher'i sayabiliriz. Carter'in "Witch Boy" eserine adini veren karakteri canlandiran bir diger dansçi, Norman McDowell, kostüm çizimi ve sahne planlama alanlarinda da çalismis ve bu alanda Ingiltere'nin önde gelen isimlerinden biri olarak ün yapmistir.

Kostüm olayi islevsel oldugu kadar nedenini de çok iyi saptamak zorundadir. Göz kamastiran mücevheratlarla, salkim saçak kolyelerle, incik boncuklarla, uzun tüylerle, v.b. asiri dekoratif süslerle donatilmis bir dansçinin, bu yiginin olasi engelleri yüzünden koreografiyi yorumlamakta güçlük çekecegi apaçiktir. Dansçi "pirouette" veya bir diger dönüs hareketini uygularken, genellikle klasik kostümlerde -özellikle de balerinalarin "divertismanlar"da giydikleri kiymetli taslarla bezeli tutularda- inciler, pullar ve taklit elmaslar gibi süslemeler dansçinin tüniginden uçup gidebilir. Bu durum her ne kadar kendi basina zararli degilse de bu tür birikinti parçalar ve yiginlar sahne tabaninda bir dansçinin kayarak düsmesine veya üzerine basildiginda daha ciddi kazalara yol açabilir. Sivri veya kesici kostüm aksesuarlari da bir dansçinin partneri için çok sakincali ve tehlikeli olabilir. Çok sükür günümüzde kostümler, bu yüzyilin baslarina, özellikle de egzotik ve asiri süslü "Diaghilev" dönemi ve hatta daha öncesine göre, daha makul bir sekilde çizilmekte ve uygulanmaktadir. Dekorun tarihi, bale tarihi denli eskidir. Desinatörün ilk ortaya çikisinin kaynagini Italyan ve Fransiz soylularinin müsrif saray izlencelerinde buluyoruz. Daha da geriye -ortaçag Fransasi'na dek- uzandigimiz takdirde, sanatçinin bu dönemde birçok tören ve gösteri için çesitli süslemeler ve dekorasyonlar yapma firsatini buldugunu ve aristokrasinin ihtisam dolu, parlak ve harikulade gösterilerin en sasaali biçiminden zevk aldigini tespit ediyoruz. Rönesans Italyasi'nda ise, zamanin en mükemmel sanatçilarinin saray ziyafetlerinde hizmet sunduklarini görüyoruz. Örnegin onbesinci yüzyilin bitimine dogru, Raphael'in babasi ve Leonardo da Vinci gibi artistler bu tip eglentiler için üretim yaptilar. Beaujoyeux'nun "Le Ballet Comique de la Reine" adli eseri 1581 yilinda sergilenirken, Jacques Patin'in tasarimlari dans dekoru alanina damgasini vurdu ve Henri Gissey, Jean Berain, Giacomo Torelli da Fano ve Inigo Jones gibi isimlerin çalismalari sayesinde ilerleyerek gelisti.

Fransiz sanatçilari sahneye daima büyük ilgi duymuslardir. Fransiz onsekizinci yüzyil resim sanatinin gelisimini anlamak, onlarin sanatsal stil ve yaraticiliklarinin tiyatro ve baleden ne denli etkilendigini kavramadan olanaksizdir. Gillot, Watteau, Lancret ve Troy'un ürünleri bu görüsü dogrulayan kanitlardir. Eserlerine konu olan fikirleri yalnizca sahneden almakla kalmayan bu sanatçilar, kompozisyona iliskin buluslarinda da ayni etkileri tasirlar ve sira ile sanati etkilerler. Bu etkiye örnek olarak, aktif bir sahne desinatörü olan François Bouchet'yi verebiliriz. Onsekizinci yüzyilin önde gelen sanatçilarindan birisi olan Bouchet'nin etkisi, Louis-René Boquet'nin büyüleyici sulu boya yapitlarindan birinde hissedilebilir.

Kostüm çizimi desinatörlere -belki de fiziksel çagrisimlarindan ötürü- her zaman çekici bir ugras alani olarak gelmistir. Balede kostüm, bir sanat biçimi olarak kendisiyle yanyana gelismistir. Camargo öncesi günlerin hantal kostümleri ve yerlerde sürünen eteklerinden baslayan bu gelisim, Camargo'nun kendisinin kisaltilmis eteginden devamla "Romantik Dönem"in giysilerine ulasmis; bu ilerleme sonucu tutu'ya dek varilmistir. Bu durum Italyan balerinalarin ondokuzuncu yüzyilin sonlarinda, gözleri kamastiran virtüozitelerini tümüyle ifade edebilmek ve ortaya serebilmek ugruna verdikleri savasimin dogrudan bir sonucudur.

Kostüm, dansçi'nin illüzyon yaratmak için kullandigi donatimin bir parçasidir ve karakterizasyonda yorumcuya yardimci olur. Klasik balerinin "tutu"su, dansçinin teknigini sergilemesi ve yorumunda tam anlamiyla özgürlük kazanmasi amaciyla bildigimiz çizgilere ulastirilmistir. Diger yandan, uzun romantik giysiler daha yumusak ve siirsel bir illüzyon yaratir. Bu iki ekstrem nokta arasinda, bale eserlerini görmeye gittiginizde karsilastiginiz diger tüm kostümler bulunur. Örnegin bunlar arasinda "Symphonic Variations"da üç balerin tarafindan giyilen basit tünik giysiler ve "Coppelia"da "Swanilda"nin orta boy uzunluktaki giysisini sayabiliriz. Daha çagdas dans eserleri ise, sadece egzersiz kostümleri ile ve yalinayak yorumlanabilmektedir; dansçinin böylece daha büyük özgürlük kazandigi söylenebilir. Ancak, ne yazik ki bu özgürlük eskinin renk, güzellik, gizemlilik ve romantiklik gibi çekici ve alimli nitelikleri pahasina kazanilmaktadir.

Diaghilev "renk" olayini bale pübligine, daha önceleri gerçekten hiç sergilenmemis bir yönüyle sundu. Baslangiç olarak sanatçinin, koreograf ve bagdarla esdeger statüde olmasini sart kostu ve bunda israr etti. Sonuçta Ruslar, tiyatro sanatinda tamamiyla yeni bir kavram yarattilar; öyle bir sahne tasarim ekolü olustu ki bunda batinin katkisi hemen hiç yoktu. Neydi bu yeni kavram? Sahne tasariminda sövale ressamlari, modasi geçmis ve o zamanlar "Rus Imparatorluk Tiyatrolari"nda çalismakta olan stereotip plancilarin yerini aldilar. Bu fikirlerini uygulamada basarili olmak ve isin üstesinden gelmek için "Diaghilev-Benois" grubu Rusya'yi terk etmek zorunda kaldilar. Çünkü anavatanlari onlarin ortaya koyduklari reformlari kabul etmeyi ve benimsemeyi reddetmisti. Bakst, Roerich, Anisfeld, Douboujinsky, Gontcharova ve kocasi Larionov gibi ressamlar ve süphesiz Benois, göze çarpan mühim isimlerdendi. Bakst'in "Sehrazad" için yarattigi egzotik tasarimlar yankilar yaratan bir heyecan uyandirdi, bu etkiler eninde sonunda diger artistlerin tümünün çalismalarina yansidi. Benois'nin soguk, buz gibi bir St. Petersburg sabahi "Petruska" sergilemesi; Roerich'in "Prens Igor" için alevlerle aydinlatilmis peyzaji; Gontcharova'nin "Le Coq dOr" için parildayan krom sari üzerine köylü dekorasyonu Van Gogh'dan beri degil, Felemenkliler'in Provansya'nin günes isiginca mest olmalarindan bu yana batinin gördügü en zengin renk olayiydi.

Ancak, Diaghilev'in seçtigi ressamlarin tümünün böylesine basarili olduklari söylenemez. Örnegin, her ne kadar opera ve drama alaninda tasarimlari ile muazzam basarilar elde etmislerse de "The Firebird" (Ates Kusu) için orijinal dekoru tasarimlayan Golovin ve Diaghilev'in 1911 yili prodüksiyonu olan "Swan Lake" (Kugu Gölü) için tasarimlar üzerinde Golovin ile isbirligi yapmis olan Korovin, bale'de tam anlamiyla basarili olacak ortami gerçek manada anlamaktan yoksun kalmisti.

Picasso, Matisse ve Derain gibi sanatçilar ve Paris'in en iyi ressamlarinin hemen hemen tümü Diaghilev ile isbirligi yapmislardir ve Diaghilev'in ölümünden epey sonra dahi Paris'li sanatçilar "Ballets Russes"nin egzotik gelenegini ayakta tutarak yasatmislardir. Bunlar arasinda Christian Bérard, Jean Hugo ve Joan Mirò sayilabilir. Çok parlak, canli, sicak, egzotik renkler bu dönem boyunca yaratilan balelerin hakim özellikleriydi. Üzerinde önemle durularak söylenmesi gerekenler ise artist, koreograf ve müzikçi arasindaki son derece yakin isbirligi; sahne tasarimi ve kostümlerde kullanilan renklerin, koreografinin "renginin" bir unsuru haline gelmesidir. Ingiltere'de de sövale ressamlarinin bale için çalistiklari görülmektedir. John Piper, Leslie Hurry, Graham Sutherland ve Edward Burra sanatsal çalismalari için "Sadler's Wells Ballet"da olumlu ve olgun bir ortam bulmuslardir. Ayni dönemin daha erken yillarinda "Royal Ballet"de teatrikal tasarim uzmanlari Sophie Fedorovitch, Rex Whistler, William Chappel, Cecil Beaton ve Oliver Messel'in degerli çalismalarindan esinlenerek yönlendiler.

on zamanlarda Ingiliz Balesi için yapilan ve dikkatleri üzerlerinde toplayan çalismalarda Nicholas Georgiadis, Ralph Koltai, Peter Farmer, Nadine Baylis, Peter Rice, David Walker, John Truscott, Michael Annals, Patrick Proktor, Peter Docherty ve Yolanda Sonnabend isimlerini görüyoruz. En son olarak karsimizda, sahne isiklandirmasi sorunu bulunuyor. Isiklandirma senaryoyu çok yönlü etkileyen bir faktördür; dolayisiyla tasarimci, dekorun hangi bölümünün nasil isiklandirilmasi gerektigini veya dekorun tamaminin mi, yoksa bir bölümünün mü isikla "boyanmasi"ni istedigini düsünmeli, kosullari gözönünde bulundurmalidir. Günümüzde hemen hemen daima bir isiklandirma uzmani görevlendirilmekte ve tasarimci ile yakin isbirligi içerisine girmesi saglanmaktadir. Sahne aydinlatma dalinda geçerli olan yeni teknolojilerle, stroskobik, psikedelik ve halen kullanimda olan diger tüm usullerle birlikte bale tasarimi alaninda yepyeni bir boyut kazanilmistir.

Ideal olan tasarimci ve isik uzmaninin, koreografin harekette ne elde etmeye çalistigini ve bagdarin ses olarak ne yaratmak istedigini bilmeleri ve sürekli olarak bu fikirlerle temas halinde olmalaridir. Ancak bundan sonra dekor olayi koreografik öykünün "kalbi" olabilir.

 

Bugün 2 ziyaretçi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol